Unutkanlık çoğu kişinin günlük kaygılarından biri olarak görülebilir; fakat bu belirtiler 65 yaşın üzerinde Alzheimer hastalığının ilk işaretleri olabilir. Dünya genelinde demansla mücadele eden milyonlarca kişi arasında Alzheimer hastaları en çok bulunan grup olarak öne çıkıyor ve her yıl onlarca milyon yeni vaka kaydediliyor. Erken tanı ve uygun tedavi, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmada kilit rol oynuyor. Günlük yaşam aktivitelerini zorlaştırmaya başlamadan önce birbirini tekrar eden sorular ve değişen davranışlar fark edildiğinde, bir nöroloji uzmanına başvurmak büyük önem taşıyor. Riskin 65 yaşından sonra artışı; Alzheimer, beyindeki sinir hücrelerinin kaybına yol açan nörodejeneratif bir hastalıktır ve en sık görülen demans nedenidir. Hafıza sorunları, zaman ve mekan karışıklığı, konuşma güçlükleri ve günlük işlevleri etkileyen bilişsel gerileme hastalığın belirtileri arasında yer alır. Türkiye’de net rakamlar bulunmamakla birlikte hastalık ihtimali, yaşla birlikte yükselebilir. Genetik yatkınlık ve yaş etkisi, hastalık riskini belirlemede önemli rol oynar; APOE ε4 taşıyıcılığı riskleri önemli ölçüde artırabilir, ancak bu mutlaka hastalığın kaçınılmaz olması anlamına gelmez. Ayrıca hipertansiyon, diyabet, obezite, sigara kullanımı, yüksek kolesterol, işitme kaybı ve sosyal izolasyon gibi etkenler de risk faktörleri arasında sayılır. Dünya Lancet Komisyonu’nun verileri, bu değiştirilebilir faktörlerin kontrolü sayesinde demans tablosunun yaklaşık %40-45 oranında önlenebileceğini veya ertelenebileceğini gösteriyor. Erken tanı, hafif bilişsel bozukluk ya da belirti başlamadan önce, sadece risk altında olan kişilerde konulduğunda bile günlük yaşamı bağımsız sürdürme şansı artar. Yeni tedaviler de özellikle erken evrelerde, unutkanlığın yeni başlamış olduğu dönemde hastalara fayda sağlar; böylece hasta ve ailesi için planlama süreci kolaylaşır. Görüntüleme ve moleküler biyobelirteçler ile kan testlerindeki gelişmeler, Alzheimer’ın erken tanısını güçlendiriyor. Amiloid ve tau PET görüntüleme yöntemleri, hastalığın yükünü göstererek doğru hasta seçimini mümkün kılar ve beyin omurilik sıvısındaki p-tau ve Aβ42/40 gibi göstergeler erken tanı için değerlidir. Ayrıca kan biyobelirteçleri (örneğin p-tau217, Aβ42/40 oranı) giderek günlük klinik uygulamalarda yer edinmektedir. Hastalığı yavaşlatmak ve yaşam kalitesini korumak, mevcut tedavilerle mümkün olabilmektedir. Hafıza ve davranış sorunlarını hafifletmek için kolinesteraz inhibitörleri ve memantin kullanılırken, anti-amiloid tedavileri beyindeki plakları temizleyerek bilişsel gerilemeyi yavaşlatabilir. Ancak bu tedavilerin hastaya uygunluğu, düzenli görüntüleme takibi ve yan etkilerin izlenmesiyle mümkün olur. Yaşam tarzı ve bütünleşik yaklaşım olarak hipertansiyon, diyabet ve kolesterol gibi eşlik eden hastalıkların kontrolü, düzenli ilaç kullanımı, fiziksel ve zihinsel aktivite, Akdeniz diyetine uygun beslenme ve sosyal yaşamın sürdürülmesi önerilir. Düzenli egzersiz, işitme kaybının tedavisi, sigara ve aşırı alkol tüketiminden kaçınılması ile uyku kalitesinin iyileştirilmesi de beyin ve damar sağlığı için faydalıdır.